Görsel: Ethem Onur Bilgiç, Notos Dergi, Sayı: 35, Ağustos-Eylül 2012
Edebiyat eleştirisinin en sık uğradığı duraklardan birisidir anlaşılamama meselesi. Hele bizim edebiyatımızda “yazdığı dönemde anlaşılamayan yazarlar mezarlığı” kurmaya yetecek kadar örnek durur önümüzde. Oğuz Atay, Yusuf Atılgan ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi yazarlar, edebiyat tarihimizin ukdeleridir de aynı zamanda. Sadece geniş okur kitleleri değil, dönemindeki eleştiri yazarları ve daha genel anlamda edebiyat camiası tarafından da göz ardı edilen, önemsenmeyen, değeri anlaşılamayan ya da yanlış anlaşılan yazarlar ve kitapların, zaman içerisinde edebiyat gündemimize geri dönüşünü, hatta edebiyat kanonumuzun –böyle bir kanonun var olduğuna inanıyorsak– tepesine yerleşmesini nasıl değerlendirmek gerekiyor? Bir kitap ya da yazar nasıl “doğru” anlaşılır? Peki ama “Biliyordu; anlamazlardı.” (Atılgan, 2009; s.157) diye biten bir romanı “doğru” anlamak nasıl mümkün olur?
Devamını okumak için tıklayınız –> K24