Bugün, yani 28 Şubat 2013 tarihinde, İstanbul Modern Sinema’da gerçekleşen söyleşiyi kaçıranlar için kısa bir özet yapsam iyi olur diye düşünüp, bu yazıyı yazmak istedim. Malum İstanbul Modern, Türkiye’de ilk kez, Haneke’nin televizyon için çektiği filmler de dahil olmak üzere 21 filmlik retrospektifini düzenliyor. Programın bu ilk gününde Fraulen, Ölümcül Oyunlar ve Fraulein: Bir Alman Melodramı filmlerinin ardından gerçekleşen söyleşide “A Companion to Michael Haneke” kitabının editörü Roy Grundmann ve Güzelliğin On Par’ Etmez filmi ile bu yıl Altın Portakal’ı alan, aynı zamanda Viyana’da 6 yıldır Haneke’nin öğrencisi olan Hüseyin Tabak’ın katıldığı İstanbul Modern Sinema’dan Müge Turan’ın moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşi aralıksız 3 saate yakın sürdü.
Aslında daha interaktif olmasını beklediğim ve halen de öyle olması gerektiğini düşündüğüm söyleşi biraz Roy Gundmann’ın çerçevesinde sürdü. Doğrusunu söylemek gerekirse çok iyi bir şekilde Haneke sinemasına giriş konuşmasını yapan Roy Gundmann’ın konuşmasının belki de hoşa gitmeyen tek yönü söylediklerinin çoğunu önündeki notlardan “okuması” ve görece uzun film kesitlerini gösterdikten sonra neden bu sahneleri seçtiğini, Haneke filmografisi açısından bu sahnelerin ne ifade ettiğini tam aktaramamasıydı. Buna rağmen üç bölüme ayırarak anlattığı Haneke sineması sunumu oldukça kapsayıcı ve doğru bir değerlendirmeydi. 1942’de doğan Haneke 70’li yıllarda film çekmeye başladı. Gundmann’ın da belirttiği gibi 40 yıllık yönetmenlik hayatında 21 filme imza atan Haneke’nin belki de en çok dikkat çeken özelliği “çeşitliliği” yahut daha iyi bir ifadeyle “zenginliği” oldu. Farklı ülkelerde (Almanya, Avusturya, Fransa ve Amerika), farklı dillerde (İngiilizce, Almanca ve Fransızca) ve farklı araçlar (sinema ve TV) için çektiği filmlerde yine de bir bütünlük sağlayabildi. İlk dönemi “TV sineması” olarak nitelendiren Gundmann Haneke’nin 1970 ve 80’li yıllarda Alman ve Avusturya devlet televizyonları için çektiği, bilhassa edebiyat uyarlamalarının ağırlıklı yer kapladığı filmlere değindi. Sonrasında Alman teyatral filmler dönemi diye adlandırdığı ve bizde “Toplumsal Buzullaşma Üçlemesi” adıyla bilinen Benny’s Video, 71 Fragments of a Chronology of Chance ve Yedinci Kıta filmlerini toplumsal işlemezlik (social disfunction) temelinde değerlendirdi. Haneke’nin üçüncü döneminin ise 2000’li yıllardan bu yana çektiği filmlerden oluştuğunu dile getirirken burada Avrupa’nın sorunlarının filmlerinde önemli bir yer kapladığından bahsetti. Genel olarak Haneke sinemasının bir “kurtuluş sineması” olmaktan çok bir “tanıklık” olduğunu dile getiren Roy Gundmann, Haneke’nin etkilendiği yönetmenler, müzisyenler ve filozoflardan da bahsederek bir anlamda yönetmenin düşün dünyasının nasıl şekillendiğini de ortaya koymuş oldu.
Hüseyin Tabak ise Haneke ile olan “kişisel” ilişkisinden, Haneke’nin nasıl bir insan, daha iyisi nasıl bir eğitmen olduğundan ve Viyana Üniversitesi’nde verdiği derslerden bahsederek, bir anlamda seyircilere Haneke’nin öteki yüzünü anlattı. Haneke’nin aslında komedi filmlerinden de hoşladığını, o kadar soğuk bir insan olmadığını, sinemaya dair görüşlerini nasıl dile getirdiğini ve aldığı ödüllerden sonra nasıl bir tepki verdiğini anlatan Tabak, Oscar kazanmanın onun için o kadar da önemli olmadığını, insanların filmlerini izlemelerini istediğini, birçok “modern” yönetmenin aksine bunu önemsediğini ve en önemlisi bir sonraki filminin bir kısmının Türklerle de ilgili olacağı sırrını bizlerle paylaştı.
14 Mart’a kadar Haneke filmleri İstanbul Modern’de gösterilmeye devam edecek. Çağdaş Avrupa Sineması’nda belki de son ve en önemli “auteur”lerinden birisi olan Haneke filmleri arasında bir tercih yapmak pek kolay değil elbette. En iyisi vaktiniz varsa hepsini izlemek, ancak bilhassa Avusturyalı yazar Ingeborg Bachmann’ın aynı adlı öyküsünden uyarlanan Göle Giden Üç Yol, Yedinci Kıta, Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası, Kafka uyarlaması Şato, Funny Games, Caché ve AŞK’ı kaçırmamanız tavsiye olunur. Film gösterim programına buradan, blogda yer alan AŞK filmi değerlendirmeme şuradan, ve blogda açık ara en çok okunan yazı olan Haneke’nin AŞK sonrası Libération gazetesine verdiği müthiş röportajı ise bu linkten okuyabilirsiniz.
Geri bildirim: Haneke: “Sinemayı bırakırsam hayatımla ne yapacağımı bilmiyorum!” | Sükût Suikastı