Yine geldi film festivali zamanı… Daha önce de söylemiştim, Türkiye’deki en iyi sinema festivali bence Filmekimi’dir. Az ama öz seçkisi yıl boyu izlemek isteyeceğiniz, hakkında konuşulacak filmlerden oluşur. Belki diğer festivallerde bulabileceğiniz bağımsız filmleri görmeniz zor, ancak işleri merak edilen, bir önceki filmleri çok beğenilen, Berlin ve Cannes gibi festivallerden ödülle dönen filmleri izlemenin en uygun yolu da Filmekimi olur her sene. Ne yazık ki artık Emek Sineması yok, blogdaki başka bir yazımda bu durumun sonuçlarını dile getirmiştim, o yüzden burada festival seçkisine geçmek en iyisi. Her yıl yaptığım gibi her filmi tek tek ele almak yerine kısıtlardan yola çıkıp, gideceğim filmlerin en iyisini seçmeye çalıştım. Geçen senelerde kısıt bütçeyken, artık en önemli kısıtım zaman, o yüzden hafta sonları ve haftaiçi akşam seanslarını tercih ettim. Ancak sonra genel programa baktığımda da nerdeyse hiç bir filmi kaçırmadığımı gördüm. 40’a yakın filmin gösterieceği 29 Eylül – 7 Ekim tarihleri arasında şu an için yaptığım seçmeye göre 11 filmi göreceğim. Fena bir rakam değil!
29 Eylül Cumartesi
16:00 – Düşler Diyarı Bu yıl Cannes’da Altın Kamera ödülü ile birlikte Sundance’ta Jüri Büyük Ödülü’nün sahibi film doğaüstü bir deneyim vaad ediyor. Görüntü Yönetimi anlamında da oldukça dikkat çekici bu film, benim için de Festivalin Açılış Filmi olacak.
19:00 – Meleklerin Payı Usta Yönetmen Ken Loach’un bu son filmi Cannes’da Jüri Ödülü’nü kazandı. Festivalde “Görünmesi Gerekenler” başlığında ilk sıralarda geleceğine şüphe yok.
21:30 – AŞK söylemeye gerek yok herhalde, bu yıl Cannes’da Altın Palmiye’yi kazanan Haneke filmi. En beğendiğim yönetmenlerden olan Haneke bu başarısıyla Cannes’da arka arkaya iki çektiği filmle Altın Palmiye kazanmasıyla da sinema dünyasının kendisine duyduğu hayranlığın hakkını verdi.
30 Eylül Pazar
16:00 – Tepelerin Ardında 4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün ile dikkatleri üzerine çeken Romen yönetmen Mungiu’nun Cannes’da En İyi Senaryo ödülünü kazanan son filmi. Aynı zamanda Romanya’nın Oscar adayı olan film, yönetmenin kendi sözleriyle “sevginin iyi ve kötü kavramlarını nasıl göreceli bir hale dönüştürdüğünü ve dünyadaki en büyük hataların nasıl inanç adına yapıldığını” anlatıyor.
19:00 – Sevmek Gibi İranlı usta Kiarostami’nin son filmi. Bu sene Cannes’ın yarışma bölümünde de yer alan filmde Kiarostami “bu kez Japonya’da, insanı şaşırtan, tuhaf bir ilişki üçgenini gözlemliyor“.
2 Ekim Salı
21:30 – Cennetteki Çöplük Fatih Akın’ın son filmi bir belgesel. Cannes’da gösterilen film, Akın’ın “memleketi” Trabzon’un Çamburnu ilçesine bir çöplük sahası inşa edilmesini anlatıyor. Ülkemizde sık karşılaşılan bu filmin hikayesi şöyle esasında. Fatih Akın bu projeye karşı olduğunu göstermek ve yöre halkına destek vermek için, “kamuya mal olmuş bir kişi” olarak Çevre Bakanı’na projeden duyulan rahatsızlığı dile getirir, sevgili bakanımız da “O işine baksın!” diye cevap verir. Fatih Akın da işine bakıp bu olayın “en Türk filmim” dediği şekilde belgeselini çeker… Gidip görmeli tabi.
5 Ekim Cuma
21:30 – Hayalimdeki Aşk hiçbir artısı olmasa bile ismiyle ilgi çekebilecek bir film. Tabi filmin yönetmenlerinin “Little Miss Sunshine” gibi bir referansı olduğu için zaten listeye girerdi, o ayrı. Tabi bir de işin içinde “sanat” olunca, yani ikinci romanına ilham versin diye yaratılan bir karakter olursa, sonra karakter kurmaca dünyadan gerçek dünyamıza geçerse, film ne kadar ilgi çekici olur? Gidip görelim.
6 Ekim Cumartesi
11:00 – Ai Weiwei (Asla Pişman Olma) sanat ve aktivizm arasındaki ilişkiyi “Art Review dergisinin En Güçlü 100 listesinin en tepesinde yer alan” üstelik her daim merak konusu Çin’den bir sanatçının mücadelesini incelemesi bakımından benim listeme girdi. Bir diğer etken de film açıklamasındaki “sosyal medya” vurgusu… Dönemimiz açısından sanat ve siyaset anlamında ilham kaynağı olabilir.
19:00 – İtaat “Bir polis memuru size bir şey yapmanızı söylediğinde yaparsınız değil mi? Peki yetkililere itaatin sınırları nereye kadar gider?” diye soruyor. Yine çok ilgi çekici bir film olmamasına rağmen İtaat, daha iyisi otoriteye boyun eğme meselesini ele alması ve Sundance’ta gösterim şansı yakalaması filmi izlenesi kılıyor.
7 Ekim Pazar
13:30 – Çocuklar bir Bosna filmi. TRT ve Semih Kaplanoğlu filme destek vermiş. Filmekimi, Çocuklar’ı “Gündelik yaşam savaş gibi ve savaş hiç durmadı.” diyerek selamlıyor. Savaşın ardından yaralarını sarmaya çalışan bir ülkede daha iyi bir yaşamın peşinden koşan karakterler bize her zaman önemli şeyler söyleyebilir, diye düşünerek listeme aldım.
19:00 – Süperstar festivalin benim için son filmi. Süperstar yine o kadar “yıldızın” arasında pek dikkat çekmeyen bir film. Ancak sıradan bir adamın bir anda ünlü olması, özellikle günümüzde sosyal medya fenomenlerini düşününce, bu film de izlenmesi gerekenler listesine ekleniyor. Bakalım neler olacak?
Herkese keyifli festivaller…