Şuna inanıyorum: Doğru bir okuma biçimi edinmiş, dolayısıyla okuduklarının anlamlarını kendi başına sökebilen ve kendi yazdıklarını bütün yazınsal öğeleri soyutlayarak çözümleyebilen, eleştirebilen yazar adayı, aynı zamanda okumayla yoğun ve sürekli bir ilişki içinde yaşamayı başarabilirse, yazmayı da er geç başarır. – Semih Gümüş, Yazar Olabilir miyim?, Sayfa: 16. Notos Kitap Yayınevi, 1. Basım, Haziran 2012, İstanbul.
Semih Gümüş, Notos’tan yeni çıkan ve kısa sürede çok satan kitabında yılların edebiyat birikimini, ibriğinden geçirdiğince yazar olmak isteyen genç edebiyat tutkunlarına aktarmaya çabalıyor. Uzun yıllar editörlük yapan, Radikal Kitap ve kendi kurduğu Notos başta olmak üzere farklı gazete ve dergilerde eleştiri ve inceleme yazılarını yayımlayan, ve öykü (başat konumda olarak) roman, şiir ve edebiyatımızdaki modernizm/postmodernizm ile edebiyatın gelişimi üzerine kalem eskiten önemli bir edebiyat adamı Semih Gümüş. Son kitabı “Yazar Olabilir miyim?” bir anlamda uzun bir tünelin artık sonlarına varıp ışığı gören birinin, tünelin başındakilere babacan ve dostane tavsiyeleri gibi okunmalı…
Yazar, kitabının önsözünde şu sorunsalı irdeliyor: “Yaratıcı Yazarlık Öğrenilebilir mi?”, bu retorik bir soru esasen, zira cevabın olumsuz olması durumunda böyle bir kitabın yazılamayacağı ortada. Aslında belki de şöyle sormak istiyor yazar: “Yaratıcı Yazarlık Nasıl Öğrenilebilir?“, çünkü bir bakıma kitap boyunca cevabı aranan soru bu. Semih Gümüş, bu soruya cevabını toplam 23 başlığın yer aldığı iki bölümde veriyor. En sona da “yaratıcı yazının yolunu açmak için” bir sonsöz ekliyor. Aslına bakarsanız, kitabın çok satması enteresan bir gösterge, aynen Notos’un bir edebiyat dergisi olarak bugün çok satması gibi, zira popüler edebiyatın dominant pozisyonu ve edebiyatta niteliğin düştüğü, yayınevlerinin bir bir kapandığı ve yerini “kitap mağazaları”na bıraktığı, “Millet okumuyor! Eğitim şart!” diye bas bas bağırılan bir zamanda, nasıl oluyor da çok sayıda genç yazar olmaya heveslenebiliyor?
“Asıl olan yazının çekim gücü” diyor Gümüş buna cevaben. Zira kitap, yazar olmayı düşleyenlere hitap ediyor, burası açık, ama belki de has edebiyat okuruna da sesleniyor, en azından onun ilgisini çekebilecek o kadar nokta var ki kitapta… Zaten yazının başında alıntıladığımız gibi, Semih Gümüş, yaratıcı yazımı nitelikli okumadan ayırmıyor, ayrılmaması gerektiğini de üzerine basa basa vurguluyor. Şöyle diyor örneğin: “okumakla yazmak, birbirinin içine geçmiş süreçler olarak yaşanmadıkça, yaratıcı yazarlığın uzun soluklu olması düşünülemez“. Ayrıca, sıkıştığı anlarda genç yazarın, kendine rehber seçtiği yazar ve kitapları açıp karıştırması, bunları tekrar tekrar okuması ve oradan yola çıkarak yeniden yazmaya koyulması gerektiğinden bahsediyor. Kitap boyunca farklı noktalardan yazın deneyimine ve yazar olmanın niteliğine yalın açıklamalar getiriyor, bu süreçte en önemli yardımcıları olan yazarlar ise zaman zaman sözü devralıp “genç yazara” öğütler veriyor, ne ki burada bir ayrımın da altını çizerek, “Yazarlık, öteki yazarlardan değil, kitaplardan öğrenilir” diyor Gümüş.
“Yazar Olabilir miyim?”, dediğimiz gibi, tünelin başında olan genç yazar için bir el feneri gibi, ona yol gösterebilecek küçük bir destek olarak düşünülmeli. Ne ki, başkaları sayesinde sadece bir adım önünü aydınlatabilen genç yazarın, daha ileriyi, tünelin sonundaki ışığı görebilmesi için, ancak içgüdüleriyle, oraya varma kararlılığıyla, ve kendisini ışığa götürecek bir planlı çalışmayla, elbette ve kesinkes okumayla, nitelikli okumayla o noktaya geleceğini de bilerek…
Geri bildirim: 10 Soruda Oğuz Atay | sinedebiyatro
Geri bildirim: Genç Bir Romancının İtirafları « sinedebiyatro