BAŞKA?, Tiyatro
Yorum Yapın

Çehov Makinesi ve Yalnızlar Kulübü

Tiyatro Festivali’ne bir önceki yazıda belirttiğim üzere Aşk Mektupları oyunu ile başlamış ve çeşitli nedenlerle bu oyundan aradığımı bulamadığımı belirtmiştim. Bu yazıda daha sonra izlediğim 2 oyundan bahsedeceğim. Kısaca söylemem gerekirse Çehov Makinesi’ni ilginç, Yalnızlar Kulübü’nü ise oldukça başarılı buldum. Şimdi detaylara girelim.

1. Çehov Makinesi: Oyun, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun. Genel hatlarıyla Çehov’un hayatı ve karakterlerini inceliyor. Sahnede Çehov’u karakterleriyle buluşturmak fikri bana oldukça ilginç görünmüştü. Vanya Dayı, Vişne Bahçesi gibi tanıdığımız oyunlardan karakterler de Çehov Makinesi’nde kendine yer buluyor. Oyunda Çehov’u Uğur Polat canlandırıyor. Ayrıca Levent Öktem, Hakan Vanlı, Erkan Taşdöğen ve Dolunay Soysert gibi tanınmış oyuncular var. Sahne tasarımı oldukça güzel, Çehov’un hayatı sanki bir trende geçiyor. Metal, açılır kapaklara sahip arka sahne ve önde dönen bir podyumun bulunduğu oldukça hareketli bir sahne görüyoruz. Kostüm tasarımlarını da oldukça beğendim, kabarık ve uçuk saçlar, dev adamlar, gerçek bir Rus ruhunu gösteren kostüm ve makyajlar… Ancak sadece yazılarından tanıdığınız bir yazarın dünyası karşısında şaşırırsınız ya, sahnedeki o hareketlilik, keşmekeş, makyaj ve kostümlerle abartılı ve garip görünen karakterler, bana Çehov’un o dingin, adeta geniş bir bozkırda rüzgarın esmesini andıran sadeliği ve doğallığından çok uzak göründü açıkçası. Çehov’u, karakterlerini ve onun dünyasını hiç bu şekilde canlandırmamıştım aklımda. Beklediğimden daha kalabalık, daha kasvetli ve daha karışık bir dünya ile canlandırılmıştı Çehov’un dünyası oyunda. Bilemiyorum, belki ben farklı düşünmüştüm, her şeye rağmen gidip görülesi bir oyun olduğunu söyleyebilirim. Bir diğer nokta da Devlet Tiyatrosu oyun stili diye düşündüğüm bir sahneye koyma düşüncesi. Karakterlerin komik olmayan bir şeyi anlamadığım bir şekilde gülerek anlatmaları, hemen hemen dozunda olsa da edebi ve teyatral hal ve tavırları, bana hep tiyatro bu kadar arkaik ve gerçek hayata zıt bir şey olmak zorunda mı, sorusunu sorduruyor.

2. Yalnızlar Kulübü: Oyun, festivalin Yeni Dalga bölümünde yer alıyor. Bu bölümde 9 ayrı oyun var ve sahne genç/bağımsız gruplara emanet ediliyor. Biraz film festivallerindeki “Keşif” yahut “Mayınlı Bölge” bölümlerini hatırlatıyor. Yalnızlar Kulübü, İkinci Kat adlı grubun bir oyunu. Oyunlarını İstiklal Caddesi üzerinde Mandabatmaz kahvecisinin olduğu Olivio Han’ın ikinci katında oynuyorlar, isim de oradan geliyor. Oyunun tanıtım yazısını okuduğumda oldukça heyecanlanmış ve bu oyuna hangi sebeplerle gitmek istediğimi tiyatro festivali yazımda belirtmiştim. Oyuna gitmeden önce “Allah Allah, İstiklal Caddesi’nde kilise civarında nerede tiyatro var ki?” diye düşünüp durdum, sonra internetten İkinci Kat’ın adresine baktım ama, yine de orada bir tiyatro olabileceğine inanamadım. Zaten eski bir apartmanın ikinci katında tiyatro olabileceği fikri de garip göründü, alışmışız ya “normal” tiyatrolara! Sonra burasının oldukça alternatif bir mekan ve tiyatro olduğunu anladım, üzerimde takımlar, Beyoğlu’nda pespaye bir hanın içinde, Yalnızlar Kulübü adlı oyuna yalnız başıma giderken biraz gerildim açıkçası… Neyse bu apartman dairesine girmemle tiyatronun aslında şimdiye kadar hep gördüğüm şekilde olmaması gerektiğini de anlamış oldum ve sevindim, zira Çehov Makinesi kısmının sonunda sorduğum sorunun da bir şekilde cevabını almış oldum böylece. Bu denli farklı bir atmosferde, oyun da “beklediğim gibi” çıkmadı haliyle! Öncesinde açıkçası biraz tedirgin olmuştum, iyimser sosyalleşme kursu ve hayatın ritmini bulma meselesi beni biraz kıllandırıyordu. Ancak oyun tüm bu önyargıları yıkıp bana güzel bir deneyim yaşattı.

Yalnızlar Kulübü, hayatının ritmini bulmaya çalışan 4 öğrenci ve bu yöntemi icat ettiğini belirten Demet’in bu “sosyalleşme/normalleşme” kursunda yaşadıklarını anlatıyor. Hepsi farklı sebeplerle hayatta aradığı mutluluğu bulamayan karakterler Yalnızlar Kulübü’nde arıyorlar kısmetlerini. Demet rolünde tanıdığımız bir isim, Hasibe Eren var, diğerleri genç oyuncular. Hepsinin karakterleri o kadar farklı ki, mutsuzluk ve yalnızlık birleştiriyor onları. Neden beğendim? Öncelikle tiyatronun büyük laflarla ve teyatral bir havayla oynanması gerekmediğini gösterdiği için. Sahnede öpüşen, sevişen, hayvan gibi kavga eden, küfür eden, kendisi gibi konuşan,  davranan karakter ve oyuncuları gösterdiği için. Seyircisiyle arasına mesafe koymadığı, onların ortasında oynadığı, zaman zaman onlardan cevaplar ve reaksiyonlar beklediği, onların gözünün içine bakıp konuşabildiği için. Büyük vaatler ve fikirler peşinde koşmaktansa samimi ve doğal olabildiği için… Minimal bir sahne tasarımıyla da farklı ortamların ve ruh durumlarının anlatılabileceğini bir kez daha gösterdiği için  ve de 1,5 saat boyunca tiyatronun iyiki şimdiye kadar gördüğümüz şekilde olmaması gerektiğini bana gösterdiği için Yalnızlar Kulübü’nü çok beğendim…

Yorum yapmak ister misiniz?

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s