“İstanbul’da birtakım olaylar olmuştu. O zamanın insanları için önemli, bizim gözümüzdeyse gülünç olaylar” – Sf. 17
Yazarı Kim?
Aslında birçoğunuz Amin Maalouf’u benden çok daha iyi tanıyorsunuzdur. Okuduğum ilk kitabı : Doğu’nun Limanları. Aslında birkaç yıllık hukukumuz var Maalouf ile, sanırım 2004 yılıydı, bir kız arkadaşımın kitaplığında görmüştüm Semerkand’ı. Okumam için verebileceğini söyledi, çekindim ilkin, sonra da araya ayrılık girdi, Maalouf macerası başka bahara kaldı. Yıllar sonra bu kez ev arkadaşımın kardeşinde gördüm Maalouf kitaplarını bir kez daha, o da yanılmıyorsam, Semerkand ile girmişti bu dünyaya, sonrasında Afrikalı Leo’yu da gördüm bir ara elinde… Yine bir kitap alma macerasında konusu itibariyle giriş niyetine Doğu’nun Limanları kitabının iyi bir başlangıç olacağını düşündüğümden aldım kitabı ve geçtiğimiz günlerde okuyup bitirdim. Maalouf 49 Lübnan doğumlu. Ekonomi, toplumbilim, gazetecilik, yayıncılık, köşe yazarlığı gibi yerlerden geçerek gelmiş yazarlığa. Uzun yıllardır Paris’te yaşıyor ve Fransızca yazıyor romanlarını. Genelde tarihten ve iyi bildiği Orta Doğu coğrafyasından alıyor konularını. Roman dışında inceleme ve deneme, hatta opera için libretto’lar yazmış şimdiye kadar, çok sayıda kitabı da YKY’den Türkçe’ye çevrilmiş. Doğu’nun Limanları’nı 1996 yılında yazmış.
Hangi Kitap?
Doğu’nun Limanları, 19. yy sonu ile 20 yy. arasında kalan aşağı yukarı 100 yıllık tarihi İsyan’ın yaşamı üzerinden anlatıyor. İsyan, ninesi bir Osmanlı Padişahının kızı olan Babası Türk, Annesi Ermeni, ailesi Osmanlı topraklarından göçen bir Lübnan’lı. Anlatıcı yıllar önce yazdığı bir kitaptaki resminden tanıyor onu ve bir gün metroda karşılaşınca kendisiyle tanışmak ve hikayesini dinlemek üzere İsyan’a yaklaşıyor. İsyan Fransa’da tanınan devrimcilerden birisi! Daha sonra hayat hikayesini anlatıyor, anlatıcı da önce ne yapacağını bilmeden notlar halinde kağıda döküyor bu ilginç adamın ilginç hayat hikayesini. Herşey 19.yy sonunda İstanbul’da başlıyor. Dönemin padişahı isyancılar tarafından öldürülüyor, kızı babasının halini görünce aklını kaybediyor. Sonrasında bir hekim, sultanın kızını iyileştirmek için onunla evlenmeyi ve Adana’ya taşınmayı talep ediyor. Kader, çaresiz kabul ettiriyor bu isteği. Adana’da bir konakta yaşamaya başlıyorlar, sonrasında “çılgın” hekim ve “deli” hatunun bir çocukları oluyor. Ancak hikayeleri gereği toplumla kaynaşmıyor, İsyan’ın sözleriyle adeta birer lanetli gibi yaşıyorlar Adana’daki bu konakta. Sonrasında İsyan’ın babasının fotoğraf merakı, gayrmüslimlerin de olduğu bir gruptan terkip kulüpleri, ahalinin düşmanca hatta saldırgan tutumları, büyükbabanın vefaatı gibi kaderin ağları, ailenin yolunu “Ermeni Olayları” ile birlikte Lübnan’a düşürüyor.
Biraz havai bir baba, Ermeni anne, aklı pek yerinde olmayan babaanne, bir abla ve pek sevilmeyen kardeşten mürekkep ailesi ve İsyan… Aklında hiç yokken doktor yerine devrimci oluyor İsyan, babasının da arzusunu yerine getirmiş oluyor böylece! Ama kader bu ailenin yazgısını uzun ve acılı yazıyor, İsyan aşık oluyor, devrim sonrası evleniyor, derken Ortadoğu’da patlak veren savaş, aile içi mücadeleler, talihsizlikler, akıl hastanesinde geçen uzun yıllar sonunda karısını, eski dostlarını, çocuğunu göremeyen bir adama dönüşüyor İsyan. Hayattan son bir şansı ve arzusunu gerçekleştireceği günden önceki birkaç gün boyunca anlatıyor tüm bu hikayeyi romanın anlatıcısına. Hem konusu, hem geçtiği coğrafya itibariyle bizim açımızdan ilgi çekici bir roman. Sadeliği, olayların özünü ele almayı başaran mütevaziliği ve yaşadığı perspektiften anlattığı tarihi ile Türk okurunun ilgisini çekebilen bir kitap.
Neden İlgimi Çekti?
Maalouf Türkiye’de oldukça beğenilen bir isim. Lübnan asıllı olması ve Fransa’da yaşaması, Fransızca yazması olaylara hem Avrupalı hem de bir Doğulu olarak bakabileceğini düşündürüyor. Ayrıca farklı alanlardan gelen kişisel tarihi de çok boyutlu okumalara izin verebilir diye düşünmüştüm okumadan önce. Her ne kadar bendeki algı sadece tarihsel romanlar üzerine odaklandığı yönündeyse de yazdığı inceleme ve deneme kitaplarındaki eleştirelliği düşündüğümde biraz da olsa güven veriyor yazar olarak bana. Doğu’nun Limanları ise özellikle şu sebeplerle ilgimi çekti: İstanbul, Adana, Beyrut gibi şehirlerde geçmesi, anlatılan tarihin biraz da bizim tarihimiz olması, sonra limanlar, zorunlu ya da gönüllü yolculuklar, Paris’te devrim yılları, devrimci aşklar… İsyan’ın hikayesi de insanın içini saran, tutkulu, hüzünlü bir hikaye. Zaten kahramanının adı İsyan olan bir roman, ilgi çekizi olmaz mıydı?
Neden Okuyasınız?
Öncelikle tarihsel romanları seviyorsanız, sonra benim gibi farklı yerlerde bir şekilde Maalouf kitapları ile karşılaşmışsanız, ne oldu O eski İmparatorluk çağından kalan hikayelere diyorsanız, biraz maceracı bir ruha sahipseniz, Doğu-Batı meselesi kafanızı kurcalıyorsa, bize yakın ama yine de farklı kültürleri merak ediyorsanız, insanların Ermeni, Türk, Fransız, Avusturyalı olmasının onları ayırmak yerine aynı hikayede birleştirebileceğine, Türkiye’de yaşarken bugün hala iyimserlikle inanabiliyorsanız, bu kitabı okuyabilirsiniz.
Amin Maalouf, Doğu’nun Limanları, YKY, 47.Baskı, İstanbul, Ocak 2012. Çeviren: Saadet Özen, 183 sayfa.