“Ben ruhumu istiyorum. Sadece ruhumu istiyorum. Bütün kusur ve karanlıklarıyla birlikte…” – Paul Giamatti, filmden.
Son zamanlarda sinema adına beni ciddi anlamda heyecanlandıran bir şey varsa o da Mubi’yi keşfetmem oldu. Site kısaca şöyle işliyor: her gün yeni bir film yükleniyor ve bu filmi aylık sabit ücret içerisinde bedava izlemek için 30 gününüz var. Dolayısıyla her ay 30 filmi 5 liraya izleyebiliyorsunuz. Film seçimi oldukça iyi, öyle popüler ve “son moda” filmler yok tabi, ama her ay en az 10 filmi izlemeyi kesinlikle istersiniz. Konsept olarak sinemayla ilgilenen kişiler için bence her şey oldukça iyi tasarlanmış. Her filmin Türkçe altyazısı olmaması bir sıkıntı, ayrıca internet hızınıza bağlı olarak filmi izlemek için öncesinde biraz beklemeniz gerekebiliyor, bir de sanırım mobil olarak erişim konusunda sıkıntı var. Ancak bu kusurlar, iyi taraflar karşısında oldukça ufak kalıyor. Şimdiye kadar 5-10 film izledim, bildiğim ve izlemek istediklerim de vardı, Mubi sayesinde keşfettiklerim de… Sophie Barthes’ın da bu ilk uzun metrajlı filmini açıkçası Mubi’de gördüğüm için izledim. Film, Woody Allen’ın rüyasında kendisini bir nohut olarak görmesinden esinlenmiş. Başroldeki Paul Giamatti aktör ve Çehov’un Vanya Dayı’sında oynuyor (filmde de kendisini oynuyor), ancak deyim yerindeyse o ruha girmekte biraz zorlanıyor ve kariyerinde sorunlar yaşıyor. Sonra bir gazetede gördüğü “Ruh Merkezi”ni ziyaret etmeye karar veriyor. Sitede de belirtildiği gibi John Malkovich Olmak ve Eternal Sunshine of the Spotless Mind filmlerinden tanıdığımız Charlie Kaufman senaryolarını hatırlatıyor film.
Filmdeki bu ruh merkezinde kişiler ruhlarını aldırabiliyor ve arzu ederse (parasını ödemek koşuluyla tabi) başka birinin ruhunu kiralayabiliyor. Paul Giamatti de önce kendisine kötü anlar yaşatan ruhundan kurtulmak ve hafiflemek, sonra ise oyunda başarılı olabilmek için bir “Rus Ruhu”na sahip olmak istiyor. Tabi işler pek umduğu gibi gitmiyor… Bu tarz gerçeküstü filmlerde karşılaştığımız sorunlardan birisi, hikayede bir yandan farklı bir dünya kurarken, öte yandan bildiğimiz klişelere yaslanması. Filmde bu durum Rusya ve karaborsa, mafya eşleşmesi üzerinden kendisini belli ediyor. Ruh ticaretinin para ettiğini gören Ruslar bu işe giriyor ve ülkelerinde çıkardıkları ruhları Amerika’da pazarlıyorlar, sonrasında Paul Giamatti’nin ruhunu da Rusya’da bu işin başındaki mafyavari adamın sevgilisi alıyor.
Sonuç olarak, alışılmış gerçeklerden sıkılmış olanlar için Cold Souls iyi bir alternatif olabilir. Biraz hoş zaman geçirip, Paul Giamatti gibi ruhunuzun dayanılmaz ağırlığından kurtulabilir, ya da onu tüm ağırlığıyla sevip kabul edebilirsiniz….
Kimler İzlemeli? Charlie Kaufman senaryolarını sevenler, Little Miss Sunshine, Eternal Sunshine of the Spotless Mind, Being John Malkovich gibi filmleri beğenenler, canı sıkılanlar, hafiften romantik olanlar, yeni şeyler keşfetmek isteyenler…
Kimler İzlememeli? Gerçekliği ve gerçekçiliği tercih edenler, sinemada daha emin sularda yüzmek isteyenler, yukarıda saydığım filmleri izleyip beğenmeyenler, sinemada kurtuluş arayanlar ve “ciddi hikayelerden” hoşlananlar.